Faysal Sosyal’ın Son Filmi: Ceviz Ağacı

Sinopsis

Bir çok açıdan silik ve pasif karaktere sahip edebiyat öğretmeni Hayati, karısı tarafından hor görülüp terkedilir. Bir süre sonra kasabada kimliği belirlenemeyen bir kadın cesedi bulunur. Hayati, başkasına ait cesedin karısına ait oluğunu kabul edip başkasının işlediği cinayeti üstlenir.

Yönetmen Görüşü

Sanatla ilk temasım şiir üzerinden olduğu için, beni en çok, sinemanın şiir ve dolayısıyla rüya ile kurduğu ilişkisi etkiledi. İran’da ve ABD’de yaptığım kısa filmlerimde rüya metaforunu kullanarak şiirsel sinema üzerine bir hayli deneysel çalışma yapma fırsatı buldum. İlk uzun metraj çalışmam olan ‘Üç Yol’ (Crossroads-2013) filminde de rüya ve gerçeklik arasında bir anlatım yapısı kurarak kadim bir aşk efsanesinin gölgesinde Bosna savaşından geriye kalan kayıpların trajedisini görselleştirmeye çalıştım.

Kendi sinema dilimi bulmak ve oluşturmak yolunda ilerlerken, içinde bulunduğumuz yüzyılda yaşanan haksızlık ve cinayetleri çaresizce izlemek zorunda kalışım, ikinci filmim için ‘Ceviz Ağacı’ hikayesini tercih etmemde büyük rol oynadı. Son dönemlerde sayısı gittikçe artan kadın cinayetlerine medyanın ilgisi yoğunlaşsa da, aslında bu trajedilere değinen samimi ve dişe dokunur bir çalışmanın olmadığını gördüm. En trajik olanı da ahlaktan ve adaletten çokça bahsedilen bir toplumda hala bu vahşetin yaşanıyor olmasıydı. Bir kadın cinayetine yan hikaye olarak yeni bir pencereden bakıp, farklı boyutlar kazandırmak istiyorum. Bela Tarr Torino Atı filmiyle ilgili bir söyleşisinde şöyle bir açıklama yapmıştı: ‘Yeryüzünde toplam bir ölüm miktarı vardır ve bir at dahi öldüğünde aslında insanlık ve bizler toplam ömrümüzden atın ölümü kadar kaybederiz.’ Peki ya öldürmek? Söz konusu bir canın doğal ölümü olduğunda bile durum bu kadar kritik iken, bir canlının başka bir canlı tarafından öldürülmesine şahitlik, insanlıktan ve bizlerden neler eksiltiyor acaba? Yeryüzündeki bütün öldürmelerden hepimizin üzerine sıçrayan bir damla suçluluk var diye inanıyorum. İlk filmim ve belgesellerim vesilesiyle Srebrenitsa katliamında bütün insanlığın ve bizlerin nasıl suçlu olduğumuzu, kayıplarını arayan annelerle sohbet ederken derinden hissettim. Bu sebeple bir başkasını öldürme veya bu ölüme şahit olma durumları üzerine düşünmelerim beni böylesi bir senaryo yazmaya ve bunun çıktısı olan filmi yapmaya yönlendirdi.

Bu filmle insanı, yani kendimizi karanlık ve korkak yanlarımız ile yüzleştirerek vicdanımızın sönen ateşini bulmak ve onu bir umutla harlatmak istiyorum. Bu sebeple cinayete ve suça şahit olmanın bedelini minimal bir olay üzerinden farklı boyutlar içinde işlemek istiyorum. Hikayemdeki silik edebiyat öğretmeninin (Hayati) kasabada dışındaki bir cinayete (bir kadının, kocası tarafından katledilişine) seyirci kalıp bir şey yapamamasını, bütün bir insanlığın vicdan problemi olarak masaya yatırmak istiyorum. Hayati’yi, Van Gogh gibi sıkıntılar, yoksunluklar içerisinde sanatsal yaratım adına umudunu korumaya çalışan bir yazar olarak tasarladım ki zahiren böylesine zayıf ve güçsüz bir bireyin suç ve cinayet karşısında ne yapıp/yapamayacağı üzerinde daha geniş düşünebilelim. Bu durumda alın yazısı sonucu zayıflık, siniklik ve ürkeklik ile malul Hayati, babasının intihar yazgısıyla hayata başlamasına rağmen, yazı ve edebiyat üzerinden kendine sağlam bir kök ve umut arıyorken, tıpkı babasının şahit olduğu gibi bir cinayete şahit olduğunda ne yapacaktır? Bu soru, yaşadığım muhitte farklı tonları ile sürekli karşıma çıkan bir soru oldu hep. Filmimde de bunca güç ve imkan sahibi insanların içinde, en zayıf ve en çaresiz kişi olarak Hayati, insanlığın ortak vicdanını temizlemek için kendini feda edip işlenen cinayeti üstlenir. Zira katilin yakalanması ile kadın cinayetlerinin bitmeyeceğini o da bizim gibi bilmektedir. Oysa ki toplumun vicdanını uyandırıp onu daha büyük bir mesuliyetin altına çekebilmek gelecek nesillerin zayıf olanı ezmemesi yolunda daha büyük bir adım niteliğini taşımakta.

 

Synopsis

Hayati is a small-town literature teacher and a one hit wonder author who tries helplessly to hold on to his past: his shattering marriage, his sick old mother, a decaying walnut tree and the memory of his father. Instead of moving on with his life and taking control, he passively accepts its blows and is only interested in digging into the past, until his discovery forces him to confront his own weakness and answer the question: is standing idle while witnessing evil being done is just as much of a sin as doing it?

Director’s Statement

When I was on my way to find and establish the language of my cinema, being forced to watch all the injustices and murders of our century played a big role in choosing story of ‘Silenced Tree’ for my second film. Even though recently the media’s attention to the increasing number of killings of women (in 2019, 474 women were killed by violence in Turkey) intensified in recent years, I noticed that there is not a sincere and worthy study, mentioning these tragedies. The most tragic issue was the fact that this savagery was still happening in a society that emphasizes morality and justice a lot.  I want to look at a woman’s murder as a side-story from a different perspective and to bring in different dimensions.

With this film, I want to find the dying down fire of our conscience by confronting us, namely humanity, with our dark and cowardly traits and blaze the fire with optimism. For this reason, I want to penetrate the cost of witnessing a murder and suicide over a minimal event within different perspective. In my story, I want to discuss in detail the obscure literary teacher Hayati’s being a specter to a murder (slaughter of a woman by his husband) outside the town and not do anything against it as a problem of the entire humanity’s consciousness issue. I designed Hayati as a writer, who tries to protect his hope in the name of artistic creation in distress and deprivation like Van Gogh, so that we can think more broadly about what a pathetic and impotent individual can do and can not do in the face of crime and murder. In this case, when a person is looking for a strong root and hope through writing and literature, despite starting to live with his father’s fate of suicide, what this person, disabled with feebleness, cynicism, and skittishness, will do when he witnesses a murder that his father witnessed. This question has always been a question I have encountered with different shades of environment that I lived in. In my film, Hayati, the most weak and helpless person among those who have power and potential, sacrifices him and undertakes the murder committed in order to clean the common conscience of mankind. Because he knows like we know that the killings of woman will not end with the capture of the killer. However, waking up the conscience of the society and pulling under great responsibility is a big step forward for the future generations not to crush the weaker ones.

http://www.balkonfilm.com